4 Mart 2011 Cuma

2 Mart 2011 Çarşamba

Kırmızı Kukuletalı Kızın Kurt Kuklası :)






 "Kırmızı Başlıklı Kız" masalını bir de kurdun ağzından dinleyelim :
 Her gün yaptığım gibi ormanı temizlemeye çıkmıştım. Orman benim evim, temiz tutmak da benim görevim. Derken bir kız beliriverdi. Kırmızı başlık ve peleriniyle çok şüpheli bir görünümü vardı. Kimin aklına gelir bu garip kıyafeti giymek. Bir kurnazlık peşindeydi mutlaka. Bir süre dikkatle izledim bu garip kızı. Elinde taşıdığı üzeri örtülü sepette kim bilir ne taşıyordu!.. Yürüyüşü bile normal değildi. Yanına yaklaşıp ne yaptığını sorunca bana büyükannesinin evine gittiğini söyledi ama gel de inan. Yine de bıraktım peşini kendi işime döndüm. Ama aklım o kıza takıldı bir kere... Bir gidip bakayım doğru mu söyledikleri dedim kendi kendime; gerçekten böyle bir büyükanne var mı? Siz olsaydınız gerçekliğini kontrol etmek istemez miydiniz? Orman benim evim. Ben hem ev sahibiyim, hem de diğer orman sakinlerine karşı sorumluyum.
 Neyse uzatmayayım... Gittim, baktım ve gerçekten bir büyükanne buldum. Sorduğumda "evet o küçük kız benim torunum" dedi. Ben de sorumlu bir kişi olarak; "bu küçük kız yabancılarla konuşulmayacağını öğrenmemiş daha!..." dedim ve anlattım küçük kızla karşılaşmamı... Büyükanne de ürperdi ve birlikte küçük kıza bir ders vermeye karar verdik. O yatağın altına saklandı, ben Onun geceliğini giydim, başlığını taktım ve yatağına yattım. Küçük kız birazdan içeri girdi. Seslendi cevap verdim. Ne şaşkın bir çocuk!.. Beni büyükannesi sanıvermişti. Ben benim büyükannemi değil sesinden, kokusundan bile tanırım oysa ki. Neyse bunlar bir şey sayılmaz, daha neler yaptı bilseniz. Kulaklarımın niçin büyük olduğunu sordu. Ne ayıp şey hiç sorulur mu!... Yine de çocukluğuna verip yumuşak bir sesle cevapladım. "Seni iyi dinlemek içi\"... Ama bu sefer kalkıp da burnumun niçin büyük olduğunu sormaz mı!.. Küçük kız hiç mi hiç terbiye almamış. Ben zaten burnumu kendime kompleks haline getirdim, öz-güvenim sallantıda. Psikologlar, estetikçiler... Dünya para harcıyorum ama nafile. Yine aldırmamaya çalışırken bu sefer de ağzımın kocaman olduğunu yüzüme vurmaz mı! Tabi ki kızdım, siz olsanız kızmaz mıydınız?
 O sinirle ayağa fırlayıp peşinde koşturmaya başladım. Birden ne olsa beğenirsiniz! Bir kocaman avcı elinde tüfek kapıdan dalıverdi. Beni "seni hain kurt, büyükanneyi yedin değil mi?.." diye suçlamaz mı !.. Halbuki büyükannenin kılına bile dokunmadım, O da saklandığı yerden çıkıp beni korumaya çalışmadı. Malum yaşlılık, kulakları iyi duymuyor. Avcı mahkeme yapmadan infaz kararımı verdi. Tabi ben de adalet bulamayacağımı, hatta canımı yitireceğimi anlayıp pencereden zor attım kendimi. Geçirdiğim büyük korkunun sarsıntısı yetmiyormuş gibi o gün - bu gün ormanda bile yüzümü rahat gösteremez oldum. Adım haine çıktı.
 Yeter Artık... Ben Suçsuzum. 

Alıntıdır.

minik serçe ürünleri

etiketler




kitap ayraçları...





not defteri ve kalemler...



minik serçe...



Serçe

Ayak izleri
Ki görülmez
Kar kelimesinin
Geçtiği her şiirde
Yiyecek arayan
Serçenin..


Sunay Akın



**ek bilgi: minik serçe: namı değer Sezen Aksu

1 Mart 2011 Salı

annesinin bebisi...





:)

baykuş ve bayankuş ürünleri...




kitap ayracı...


yuvarlak etiket...


hediye etiketi...





kırtasiye ürünleri...

sizin tercihiniz ne olurdu?



Baykuş ve Bayankuş...

baykuş

bayankuş


küçükbaykuş 


küçükbayankuş...

baylar ve bayanlar :)



**ek bilgi: baykuş felsefenin sembolü olan hayvandır. düşünen bir hayvan imajı veren baykuş gündüzleri değil geceleri, aydınlığı değil karanlığı gösterir bize tıpkı felsefenin karanlığı gösterdiği gibi. karanlığın içindeki şeyleri çıkartıp onların aslında olması gereken
şeyler olduğunu gösterdiği gibi. 

felsefe nasıl başladı diye hep sorarlar, küçük küçük masallar anlatılır. tata ile tutu diye bir çift varmış. tutu av işleriyle uğraşır, tata ise avı pişirir ailecek yerler. uyuma vakti bir güzel uyurlar. sonra tutu'nun uykusu kaçar. dışarı çıkar, yere uzanır, gökyüzünü seyre dalar ve felsefe başlar.

felsefe gece başlar. gündüz günlük işer yapıladururken, gece entellektüel hazların giderilmesi gerekir. doğa felsefesi bize bunu gerektirir. işte bu yüzden baykuş temsil eder felsefeyi, minerva'nın baykuşu.

minerva'nın baykuşu ancak gün batarken uçmaya başlar. minerva nın baykuşu özgürce uçtukça akıl ancak özgür olabilir ve gerçeği bilebilir. minerva'nın baykuşu karanlıkta göremeyen insanlık için tek rehber olacaktır...